BEYİNDEN BEYİNE FARK VAR

Hiçbir ağacın birbirine benzemediğini

Hiçbir taşın birbirine benzemediğini

Hiçbir bulutun birbirine benzemediğini

Hiçbir çiçeğin birbirine benzemediğini

Hiçbir yağmur damlasının birbirine benzemediğini

Hiçbir gözün, kulağın, elin birbirine benzemediğini

Hiçbir meyvenin birbirine benzemediğini

Ve hatta;

Yaşamda karşılaştığımız her şeyin birbirinden farklı olduğunu,

Hiç düşündünüz mü?

Sıradan ve milyonlarca olan nesnelerin bile birbirine benzememesi söz konusuyken yaratılmışların en karmaşık ve gelişmiş canlısı olan insanların birbirine herhangi bir özelliğinin benzemesi mümkün mü? Elbette değil. Peki, niçin birbirine benzemiyor hiçbir şey?  Ortaya çıkışlarındaki bağlantılar ve bağlantı malzemelerinin farklı olmasından kaynaklanmakta. İnsandaki benzersizliğin en önemli yapıtaşlarından biri de Beyin ve Beyindeki birbirine asla benzemeyen bağlantılar.

Aslına bakarsak beyin:

1 lt su

160 gr yağ

110 gr protein

1 tane kesme şekerden oluşmuş bir organımız. Beyinden beyine ebat farkı olsa da çok büyük değişiklikler yok. İçerdiği malzeme aynı. Erkek beyni ve kadın beyni arasındaki oluşumda da niteliksel fark 100 gr.’dan ibaret. Erkek beyni 100 gram fazla. Bir canlı organı olarak beynin yapısı bu şekilde nitelendirsek yeterli olur mu? “Hayır, tabii ki”. İlk akla gelen cümle olsa gerek. Beyinde;

Adlarında bölümler bulunmaktadır. İnsanın yürümesinden duygularına kadar bütün fonksiyonlarında aktif rol oynayan yapılardır bu bölümler. Beynin bütünün işlevinde önemli parçalardır. Peki bu yapıları eklememiz beynin tanımlanmasında yeterli midir? Yine hayır.

 İnsan mekanizmasında, beyin en karışık organlardan ve diğer organlardan ayrıldığı en önemli noktalardan biri; beyin ne yapacağını bilerek doğmaz! Mide, karaciğer, böbrek vs. ne yapacağını, nasıl işleyeceğini bilir. Fakat beyin karşılaştığı olayları, durumları, nesneleri, duyguları vs. işleyerek zamanla öğrenir kendini, kendini işlemeyi.  Bizi benzersiz yapan noktaya yavaş yavaş geliyoruz. Beynin kendini öğrenme ve fark etme eşiğinde tüm değişkenler çok önemli. Yenilen besinler, çevre, bireyler; içsel dışsal tüm etkenler. 

Bu bağlantılara bilim dünyası Sinaptik Bağlantı diyor. Ve milyarca uzunluğunda kabloya benzer bir yapı oluşturuyor bu bağlantı. “Neyi birbirine bağlıyor da ne oluyor yani?” sorularınızı duyar gibiyim. Beyini oluşturan nöronların birbiri arasında kurdukları sinir bağlantılarıdır onlar. Daha detaylı açıklamak gerekirse:

Sinir hücreleri, vücudun içinden ve dış çevreden gelen uyarıları merkezi sinir sistemine, merkezi sinir sisteminde oluşan yanıtları da organlara iletir. Sinir hücreleri, vücuttaki diğer hücrelerden farklı bir yapıya sahiptir; bulundukları yerlere göre çok değişik şekil ve kimyasal içerikte olabilirler. Sinapslar, değişik tip ve özelliklerde olmalarına karşın, hemen hepsi bilginin iletiminden sorumludur. Kısacası, sinir hücreleri kendi aralarında bağlantılar kurarak, elektrik devrelerine benzer yollarla iletişimi sağlayıp, beyin işlevlerinin ortaya çıkmasını sağlayan ana elemanlardır. Elbette ki, bu elektriksel devre sistemi, herhangi bir insanın hayal edebileceği karmaşıklığın çok çok ötesinde bir karmaşıklığa sahiptir. 

Tüm bunlar ve dahası dolayısıyla insan benzersizdir, gittikçe benzersizleşir. Daha iyiye ve daha güzele gitmesine sebep yine insan ve beynidir. Beyinin biyolojik olarak gelişimine değinelim:

Beyin gelişimi ne zaman başlar?

Cevap: Beyin gelişimi anne karnında 3. Hafta başlar. Dolayısıyla, ilk zihin geliştirme teknikleri, annenin hamilelik döneminde kendi sağlığına dikkat etmesi ile başlar.

İnsan beyni kaç yaşa kadar gelişimini sürdürür?

Cevap: Erkeklerde 16-18, Dişilerde 15-17 yaşa kadar zihinsel gelişim oldukça hızlıdır. Bu yaştan sonra zihin geliştirme süreci durabileceği gibi 30’lu yaşlara kadar daha yavaş bir şekilde devam da edebilir. 30’lu yaşlardan sonra beyin geliştirme teknikleri uygulansa dahi zihinsel gelişim neredeyse imkansızdır ancak mevcut potansiyeli korumak mümkündür. Dolayısıyla insan, yaşamı boyunca çeşitli beyin geliştirme yolları keşfetmekten geri kalmamalıdır.

Beynin biyolojik olarak gelişimi benzerlik gösterir fakat içerik olarak çok farklıdır. Beyinden beyine muhakkak fark vardır. Saydığımız birçok nedenle beraber iyi ki fark vardır diyebilir. Çünkü bu şekilde toplumda hem doktor hem avukat hem de sanatçı doğabiliyor. Gelişimi etkileyen faktörleri unutmadan, beynin bağlantılarını canlı tutarak büyüttüğümüz nice bebekler, çocuklar ve gençlerle yaşam daha da güzel hal alacak inancıyla güzel beyin gelişimleri dilerim. 

Yorum bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir